Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
Ekonomi

Rakamlarla ekonomi sistemimizin çöktüğünün ispatı!

İYİ Parti grubu adına Mecliste konuşan İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu, rakamlar vererek bu rakamların ekonomimizin çöktüğünün ispatıdır dedi. İşte Dervişoğlu’nun o flaş açıklamaları…

Sıkça değişen kanunlar, reform adı altında sunulan ancak gündemi kurtarmaktan öteye gidemeyen düzenlemeler yargının yükünü giderek artırmakta, adaletin sağlanmasını da oldukça geciktirmektedir. 2018 yılında yapılan düzenlemeyle iflas erteleme kurumu tamamen kaldırılmış, onun yerine konkordato kurumu yürürlüğe alınmıştır. Bu düzenleme getirilirken ekonomik sorunların sona ereceği, uluslararası alanda icra hukuku sistemimizin itibar kazanacağı, şirket borç yapılandırmalarının daha etkin bir hâl alacağı iddia edilmişti ancak geçen üç yılda, her zaman ve her konuda olduğu gibi, yine ortaya koyulan hedefler tutturulamadı.

Konkordato ilan eden şirket sayısı

31 Aralık 2020 tarihi itibarıyla konkordato ilan eden şirket sayısı 2 bini aşmıştır. Son üç yılda iflas başlatma tescili yapmış olan şirket sayısı ise 1.200’ü geçmiştir. Konkordato ilan eden şirketler, giderek artan geri ödenmeyen krediler, çığ gibi büyüyen icra takipleri ve karşılıksız çekler bütün ticari sistemimizin çöktüğünün de aynı zamanda bir ispatı durumundadır. Yalnız şirketlerin değil, hane halkı borçları da katlanarak artmıştır; hane halkı borçları 900 milyar liraya ulaşmıştır. Kredi kartı borçlarından dolayı yasal takibe takılan, icralık olan vatandaşlarımızın sayısı son beş yıl içinde 3,5 milyona varmıştır.

TÜİK’e göre büyüyoruz ama…

TÜİK verilerine göre Türkiye, 2021 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7 büyümüş görünüyor. Bu nasıl büyüme ki aynı dönemde icra dairelerinde bekleyen dosya sayısı 2 milyon artarak 23 milyona ulaşıyor? Bir başka ifadeyle yılın ilk çeyreğinde icra dairelerinde günde 25 bin yeni icra takibi başlatılmış ve ülkemizde her 4 kişiden 1’i icralık duruma düşürülmüştür. Bunlar kimin dosyaları? Bu dosyalar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait değil mi? Getirdiğiniz bu kanun teklifi milletimizin bu sorunlarına çözüm getiriyor mu?

2021 yılının ilk çeyreğinde iş yerini kapatan esnaf sayısı yüzde 11 artışla 30 bine dayanmıştır. Bu düzenlemeyle, esnafın vergi, stopaj, sigorta borcuna bir destek sağlanıyor mu? Yine, bu düzenlemeyle faturasını ödeyemediği için elektriği, doğal gazı kesilen işçiye, memura, kredi kartı borcundan dolayı icra takibine mahkûm edilen vatandaşa nefes aldırabiliyor musunuz? Bu soruların cevabı “Hayır”dır. Ama devletin tüm imtiyaz ve yetkilerini millet için değil 5’li çete için kullanmaya da devam ediyorsunuz. “Prompter”dan okuduğunuz, yazılarla çizdiğimiz pembe tabloların ya da genetiği değiştirilmiş TÜİK verileriyle halka söylediğimiz yalanların hiçbir karşılığı kalmamıştır. Türkiye’de saraya yakın olan bürokratların ekonomisi büyümüş olabilir; ihale şampiyonu yandaş şirketlerin ekonomisi de büyümüş olabilir; karşılıksız kredilerle gasp edilen kiralık medya patronlarının ve yandaş gazetecilerin de ekonomisi büyümüş olabilir. Peki esnaf için, çiftçi için, emekli için aynı şeyi söyleyebilecek misiniz?

3 milyon vatandaşın, borcu yüzünden elektriği ve doğal gazı kesildi

Geçtiğimiz yıl 3 milyondan fazla vatandaşımızın elektriği ve doğal gazı fatura borcunu ödeyemediği için kesilmiştir. Bu durumdan acaba haberdar mısınız? Enflasyon, geçim sıkıntısı ve ekonomik darboğaz üçgenine mahkûm edilen vatandaş için de ekonomik büyümeden bahsedebilecek misiniz? Mesela çiftçinin hâlinden haberiniz var mı? 2002 yılında tarım sektöründe 7,5 milyon olan istihdam hacmi, 2020 yılında 4 milyona kadar düşmüştür. Çiftçimizin bankalara 120 milyar lira, Tarım Kredi Kooperatiflerine ise 10 milyar lira borçları var; toplam kayıtlı kredi borcu ise 130 milyarı aşmış durumdadır. Kim için ekonomi büyüdü? Tarım yapamayacak duruma getirdiğiniz, borç bataklığına düşürdüğünüz, borç bataklığına sürüklediğiniz çiftçilerimiz için mi ekonomi büyümüştür? Siz, saraylarınızda şatafat ve lüks içerisinde yaşarken Anadolu’nun her köşesinde esnaf, çiftçi, işçi geçim mücadelesini bırakmış, yaşam mücadelesi verir hâle gelmiştir.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, son bir buçuk yılda 33 il ve 140 ilçe ziyaretinde bulunarak geçim sıkıntısı ve ekonomik darboğaza mahkûm edilen milletimizin sorunlarını gündeme getirmeye devam etmektedir. Siz, yandaşlarınıza sağladığınız karşılıksız kredilerle, vergi indirimleriyle, ayrıcalık ve imtiyazlarla meşgul olurken biz, İYİ Parti olarak sahada vatandaşın dertlerini dinliyoruz. Milletin feraseti, bu tavrınıza sandıkta en güzel karşılığı verecektir; bundan hiç şüphemiz yoktur, sizin de şüpheniz olmasın.

Kamu kurumları arasında kuvvet ayrılığı konusu

İnsanlık tarihine bir bakarsanız, insanın ve toplumların doğasında tekâmül olduğu gerçeğiyle buluşursunuz. Yine, tarihe baktığınızda, insan haklarının gelişimine şahitlik edersiniz. Kişi hak ve hürriyetlerinin ortaya çıkışıyla birlikte ifade özgürlüğünün nasıl geliştiğini gözlemlersiniz. Üstünlerin hukukunun değil, hukukun üstünlüğünün esas alındığı bir dönüşüm ve değişim sürecine şahit olursunuz.

Devlet idaresinde güçler ayrılığı ilkesi, demokrasinin temel kaideleri, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı işte bu tekâmülün, bu inkişafın doğal sonucudur ancak Türkiye’de son on dokuz senede yaşananlar, âdeta tarihte bir tersine gidiş olarak kendini hissettirmektedir. Bu gidiş, demokrasiden tek adam rejimine, zenginlikten fakirliğe, birlik ve beraberlikten kutuplaşmaya doğru sürdürülen bir gidiştir; bu gidiş keyfiliğe, bu gidiş hakkaniyetsizliğe, bu gidiş liyakatsizliğe, bu gidiş yolsuzluğa, bu gidiş hırsızlığa ve hukuksuzluğa doğru bir gidiştir. Bu tersine gidişin adı da sebebi de esas itibarıyla bellidir; bu tersine gidişin adı “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi”dir.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin denge ve denetleme mekanizması Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yok edilmiştir. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birçok kurum ve harcama Sayıştay denetiminden çıkarılmış, âdeta muaf tutulmuştur. Sayıştay, artık asli anayasal görevi olan denetimi, hakkıyla yerine getirememe durumuyla karşı karşıya bırakılmıştır.

Türkiye Varlık Fonunun denetlenememesi konusu

Sayın Genel Başkanımızın işaret ettiği gibi, Türkiye Varlık Fonunun göstermelik denetimi buna ilginç bir örnek teşkil ediyor. Türkiye Varlık Fonu, Türkiye Cumhuriyetinin âdeta bir aile şirketi gibi yönetildiğinin de bir anlamıyla kanıtıdır. Bir siyasal rejim düşünün ki partili Cumhurbaşkanı kendisini bir kararnameyle Varlık Fonunun Yönetim Kurulu Başkanlığına, damadını da Başkan Vekilliğine atayabilsin, Başkanı olduğu Fon, devletin nesiller boyu elde ettiği tüm kazanımları bünyesinde toplasın. Bu kazanımların içinde kamu bankaları var, petrol şirketleri var, maden şirketleri var, telekomünikasyon şirketleri var; içinde cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar on milyonların ortak katkısıyla ve alın teriyle var ettiği kamu kaynakları var.

İşte, bütün bir milletin sahip olduğu varlığın ve alın terinin tek adamın keyfî iradesine terk edildiği bu rejimin adıdır Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi. Siyasi iktidar, yandaşlarına imtiyaz sağlamak için kanuna istisna fıkraları koyarken alfabenin dahi yeterli gelmediği düzenin adıdır Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.

Kamu İhale Kanunu neden 191 kere değişti?

İktidar grubuna soruyorum: Bir siyasi iktidar on dokuz senede Kamu İhale Kanunu’nu acaba neden 191 kere değiştirmiş olabilir? Eğer, bir memlekette ihaleler kanunlara göre değil, kanunlar ihalelere göre değiştirilirse ancak mümkün olabilir bu sonuç. Dünyada en fazla kamu ihalesi alan 10 şirketin 5’i Türkiye’den. İşte bu 5’li, Türkiye’nin kanını emen malum 5’lidir. İşte bu 5’li, 2021 yılında milletin hazinesinden en az 30 milyar lira hortumlayan, utanmaz 5’lidir. On yılda, bu 5’li için, 128 defa vergi ve harç indirimi yaptığınızı aziz milletimiz biliyor. Partili Cumhurbaşkanı her fırsatta “Dünya 5’ten büyüktür.” diyor. Evet, dünya 5’ten büyüktür ancak göreceksiniz ki Türkiye de, bu 5’li çeteden büyük olduğunu gösterecektir.

Bu haramzade düzeni yıkacağız

Bu düzen böyle gitmez, Türkiye umutsuz, çaresiz değildir. Türk milletine sözümüzdür, bu haramzade düzeni yıkacağız. İYİ Parti iktidarında denge ve denetim mekanizması yeniden inşa edilecektir. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde Sayıştayın denetim yetkileri artırılacaktır, siyasi iktidarların bütün harcamaları istisnasız olarak Sayıştay denetimine açık hâle getirilecektir. Kanunlar ihalelere göre değil, ihaleler kanunlara göre yapılacaktır.

Tek adam çabası beyhudedir

İYİ Parti iktidarında siyasette vesayet üzerinden yandaşlara kaynak aktarma dönemi sona erdirilecektir. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde devlet ve siyaset kurumunda bulunan hiçbir kişi ya da zümre Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş sınırları aşarak başka kişi ve kurumlar üzerinde vesayet kuramayacaktır. Biz, İYİ Parti olarak, hiçbir vesayeti tanımıyoruz ve asla da kabul etmiyoruz. Türkiye’de siyaset kurumunun bir parçası olan herkes şunu bilmeli ki memleketimizin geleceğinde askerî ya da sivil hiçbir vesayetçi odak, iktidarını muhafaza edememiştir. O yüzden, zamanın ruhunu idrak edemeyen saray siyasetinin otoriterleşme ve tek adam çabası beyhudedir. Türkiye üzerinde vesayet kurma heveslisi olan tüm kişi ve kurumların hevesleri kursaklarında kalacak ve Türkiye’de vesayet dönemleri ilk seçimden itibaren son bulacaktır.

Adalet ve demokrasi, tek adam yönetimiyle asla ve kata bağdaşmaz

2017 yılında yapılan Anayasa değişikliğini hatırlarsınız. Bu değişikliğin menfi tesirleri, devletin her hücresine sirayet etmiş durumdadır. Devletin bütün kurumları tek bir kişiye bağlı iken o ülkede adalet temin edilmez, o ülkede demokrasi olmaz çünkü adalet ve demokrasi, tek adam yönetimiyle asla ve kata bağdaşmaz.

Dünyadaki uygulamalarına baktığımızda başkanlık sisteminin temel mantığı yasama, yürütme ve yargı erklerinin kesin ayrılığına dayanır. Ancak sizin getirdiğiniz ne başkanlık sistemidir ne de parlamenter demokrasidir. Bu ucube sistemin tek mantığı ve amacı, tüm yetkileri tek bir kişinin uhdesinde toplamaya yöneliktir. Bu sistem Türk milletinin bağımsız olan yargıya olan güvenini yok etmiştir. Cumhurbaşkanı Yardımcısının açıkladığı üzere yargıya olan güven yüzde 30’ların altına düşmüştür. Bu aslında bir nevi itiraftır.

Yargıya ve adalete güvenin olmadığı bir memlekette ekonomik refahın gelişmesi ve yükselmesi mümkün değildir. İçeride ve dışarıda Türkiye’yi kuşatmış siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunları derinleştiren temel problem Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ta kendisidir. Bir sistem düşünün ki partili Cumhurbaşkanlığı 68 kararnameyle devletin en ehemmiyetli alanlarını yeniden düzenlerken, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu sürede ancak 54 kanun çıkarabilirsin. Yalnızca bu örnek bile Gazi Meclisin siyasi iktidar karşısında nasıl bir yetki gasbına uğradığını açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli görevi olan yasama yetkisi siyasi iktidar tarafından Meclisin elinden alınmış ve gasbedilmiştir.

İYİ Partiye göre dünyada hiçbir parlamento sahip olduğu yetkiler itibarıyla güçlendirilmeyi Gazi Meclisimiz kadar hak edemez. Çünkü bu Meclis devletimizin ve cumhuriyetimizin kurucu iradesini yansıtır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama görevinin yanı sıra denetim yetkisi de bulunmaktadır. Anayasa ve İç Tüzük’ün bu konudaki hükümleri de gayet açıktır. Gazi Meclisimizin denetim faaliyetini en güçlü ve yetkin bir şekilde kullanması biz milletvekillerinin tarihî sorumluluğundadır. Ancak ne yazık ki tek adam rejiminde denge ve denetim mekanizmaları tamamen ortadan kaldırılmıştır. İşte, bu sebeple iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin savunduğu temel ilkeler güçlü Meclis, hukukun üstünlüğü, tam bağımsız ve tarafsız yargıdır. Çünkü bize göre, bağımsız ve tarafsız yargı Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşının sahip olduğu büyük bir hak ve teminattır. Asla unutulmamalıdır ki egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve ilelebet öyle kalacaktır.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir