Gündem

Bu madde yasalaşırsa 18 limanın işletme hakkı yabacılara devredilecek!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara Milletvekili) – Dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 2003’te “Ne banka bırakacağız ne fabrika ne de enerji dağıtımı, hepsini özelleştireceğiz.” demişti. Dediğinizi de yaptınız, tüm kamu kaynaklarını satıp savurdunuz. Sadece Türkiye Denizcilik İşletmesine bağlı limanların özelleştirilmesinde 725 milyon dolar zarara uğradık. Şimdi de eğer bu madde yasalaşırsa 18 limanın işletme hakkını devralan ve aralarında Katarlı QTerminals’in de bulunduğu şirketlerin otuz, otuz altı ve otuz dokuz yıl olan işletme süreleri, yeni bir ihaleye çıkılmadan ya da pazarlık yapılmadan açılmış davalardan da kayıtsız, şartsız feragat edilmek şartıyla kırk dokuz yıla uzatılacak.

Derince Limanı, Antalya Limanı, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün özelleştirilen 5 limanının işletmesi için de durum benzer. Limanlar, on yıllarca aynı şirketlere peşkeş çekilmiş olacak yani zaten peşkeş çektiğiniz limanları, rant sağladığınız şirketlere kalıcı olarak vermek istiyorsunuz.

Anayasa Mahkemesi ağustos ayında verdiği kararda “Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.” diyerek bu maddenin kamu yararına aykırı olduğunu tescil etti. Ayrıca, mevcut özelleştirme sözleşmesinin tarafları dışında ihaleye katılma imkânının engellenmesinin serbest rekabet ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmadığını tespit etti.

Ayrıca, yeni ihaleler yapılmaksızın sözleşme sürelerinin uzatılmasının devleti zarara uğratacağı, limanların gerçek değerlerine ulaşılamayacağını da tespit etti AYM. Ancak Ekim 2022’de Anayasa’ya aykırı davranarak aynı maddeyi tekrar getirmeye çalıştınız. Yine kamuoyu baskısı ve mücadelemiz sonunda geri çekmek zorunda kaldınız. AYM’nin verdiği iptal kararına karşın limanlarla ilgili düzenlemenin 4’üncü kez getirilmesi artık, Anayasa’ya aykırı olmanın ötesinde, bir Anayasa suçu hâline dönüştü.

2021 itibarıyla dünya ticaret hacminde deniz yolunun payı yüzde 60’la 11 trilyon doları geçiyor. Dolayısıyla bu düzenlemeyi, ortaya çıkan rantı sermayeye kaynak transferinde kullanmak için istediğiniz çok açık. Giderayak rant kapılarını açık tutmaya çalışıyorsunuz. Limanların yerli ya da yabancı şirketlerce işletilmesi kayıt dışılığın ve kontrolsüzlüğün de önünü açıyor aynı zamanda.

Dünya kamuoyunun bildiği gibi, Mersin Limanı uyuşturucu trafiğinin merkezi hâline getirildi, Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının 2022 Türkiye Uyuşturucu Raporu Türkiye’nin transit rota niteliği taşıdığını, iç pazarda satışından daha çok yasa dışı uluslararası ticaretin önemli bir aktörü olduğunu ve Mersin başta olmak üzere uyuşturucu yakalamalarının en çok limanlarda yapıldığını gösteriyor.

Öte yandan, özelleştirdiğiniz limanlar kontrolsüz de bırakılıyor. Azeri, Rus, Gürcü, Çeçen, Sırp mafya grupları elini kolunu sallaya sallaya ülkeye yerleşip cadde, sokak ortalarında birbiriyle hesaplaşıp çatışıyorlar. Yani hepimiz her an namlunun ucunda olabiliriz.

Yapılması gereken limanların tümünü kamulaştırmak ve böylelikle Türkiye’nin uyuşturucu ticaretinde transit ülke olmasının da önüne geçmek. Özelleştirmelerle limanlarda çalışan işçiler de işten çıkarıldı. İş yükü ve iş güvenliğinin olmaması iş kazalarının artmasına neden oldu ama tabii, umurunuzda olan işçiler değil; yandaş, yandaş, yandaş ve rant.

“Vatan” diyorsunuz ya her lafınızda, işte, o vatan, Katar’a, ona buna peşkeş çekilmeyen limanlardır, demir yollarıdır; halkına hizmet sunan, geliri adaletli olarak dağıtabilen devlettir. Limanları peşkeş çekip ülkeyi uyuşturucu merkezi hâline getirenler vatanseverlikten söz etmesinler. Gerisi lafügüzaf.

Bu maddeyle Türkiye Denizcilik İşletmeleri AŞ ve TCDD’ye ait bazı limanların özelleştirme sürelerinin kırk dokuz yıla tamamlanmasını tekrar görüşüyoruz. Hepimiz bu teklife aşinayız aslında, ne de olsa bu kanunun 4’üncü kez Meclise gelişi. Limanların özelleştirme sürelerinin kırk dokuz yıla uzatılmasındaki bu ısrarınızı yılan hikâyesine çevirdiğiniz EYT’de, emekli maaşlarının iyileştirilmesinde, okullarda çocuklara iki öğün yemek verilmesinde, çiftçilere hibe ve desteğin artırılmasında, öğrencilere verilen bursların insanca okumayı sağlayacak hâle gelmesinde de görmek isterdik. Ancak sizler bunlar yerine kamuya da millete de hiçbir faydası olmayacak, hatta zararı olan bir konuda ısrar ediyorsunuz.

Bu öyle bir ısrar ki ne Danıştayı dinliyorsunuz ne de Anayasa Mahkemesini. İlk özelleştirilen limanların bile sözleşme bitiş sürelerine en az dört yıl var ama siz apar topar bu süreyi kırk dokuz yıla tamamlamak istiyorsunuz. Bu acelenin sebebi ne? Bu kadar mı nakde sıkıştınız? Kiralama süresi daha dolmamış limanların ihalesiz bir şekilde aynı firmalara veriliyor olması kamu yararı ilkesine de rekabetçiliğe de siyasi etiğe de aykırı. Bu yılın başında Genel Kuruldan geçirdiğiniz bu teklifin Anayasa’ya aykırı olduğunu, yanlış yaptığınızı söylemiştik; dinlemediniz. Nitekim, Temmuz 2022’de Anayasa Mahkemesi tarafından bu kanun iptal edildi. Gerekçe basit, sebep: İhaleye girmeye istekli kişilerin engellenmesi serbest rekabet ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmıyor.

Limanların gerçek özelleştirme değerlerine ulaşmasının engellenecek nitelikte olması. Yani bu hakkı halkın zararına devrediyorsunuz, mevcut koşullarda çok daha iyi bir fiyata ihale edebilecekken etmiyorsunuz. Aynı şekilde, ihalenin diğer tarafları işletmenin kırk dokuz yıllığına uzatılacağını bilseydi ihale ilk yapıldığında daha yüksek tekliflerle ihaleye girerdi, kamu daha fazla kazanırdı diye de düşünmüyorsunuz. “Kamu yararını dikkate almıyorsunuz.” derken tam da bundan bahsediyorum.

Yönettiğiniz ekonomi yangın yeri, sizse yangından mal kaçırırcasına iş yapıyorsunuz. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini dikkate almadan, bu konuda bir revize yapmadan teklifi yine bir kanunun arasına sıkıştırıveriyorsunuz. Kanun iptal edilene kadar bakalım kaç tane daha sözleşme yenileyeceksiniz? Üstüne üstlük, teklifin gerekçesinde “Liman işletmecileri taahhüt ettikleri yatırım faaliyetlerini gerçekleştirmemektedir.” ifadesi yer alıyor yani işletmelerin yapması sözleşmelerle sabit olan yatırımları yapmadıklarını itiraf ediyor.

Normal şartlarda sorumluluklarını yerine getirmemek iptal gerekçesiyken sizin idealinizde kırk dokuz yılı kapma vesilesi oluyor yani ihaleyi kazanan hem işi yapmıyor hem de bunun için ödüllendiriliyor; neden acaba? Mesela Mersin Limanı’na bakalım: İşletmecinin mevcut sözleşmeye aykırı tutum ve davranışları geçtiğimiz yılların Sayıştay raporlarında yer almıştı. TCDD’ye ait olan 12 bin metrekarelik arsanın bedelsiz şekilde kullanıldığı, yükleme boşaltma işlemleri için sözleşmeye aykırı biçimde ücret alındığı resmî raporlarda tespit edildi. Peki, sonuç ne oldu?

Kamu zararı yaratan işletmeci ödüllendirildi, sözleşmesi uzatıldı. Şimdi siz kimi koruyorsunuz? Yine gerekçenizde “Limanların kamu yararı sağlanacak şekilde işletilip işletilmeyeceğini görmek istedik. O yüzden başta kırk dokuz yıl yapmadık.” diyorsunuz. Yine aynı gerekçede “Yatırımlar yapılmıyor.” demiştiniz. Yatırım yapmadan nasıl kamu yararı sağlanabilir ki? Nereden tutsak elimizde kalıyor işin aslı. Şimdi, siz yatırımların yapılmayacağını, mesela Taşucu’nda, görmek için mi beklediniz? Diyelim ki işleyişi görüp karar veriyorsunuz; e, Taşucu Limanı 2021’de özelleştirilmişti; daha bir gemi yanaşmadan, bir konteyner indirilmeden kırk dokuz yılı kaptı.