
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bugün, Sincan Cezaevinden çok acı bir haber çıkardı: 28 Şubat davası kapsamındaki rütbeleri sökülen emekli Korgeneral Vural Avar, 85 yaşındaki hapishanesinde hayatını kaybetti. İktidarın hukukunun siyasallaştırılmasının ve bir intikam aygıtına dönüştürülmesinin çok acı bir sonucuydu bu. İnfazları durdurmayarak 85, 90, 93, 94 yaşlarındaki yaşlı, hasta bedenlerden intikamını almayan sanan vicdansızların yönettiği bir ülkede ne yazık ki.
Bu dava, FETÖ’cü yargı ve savcıların esaslarını attı, iddianamesini yazdığı bir dava. 28 Şubat yolculuğunun yaşadıklarını tasvip etmediğimiz yerde anlattık ama koca bir süreç, o dönemde sıra kademelerinde ya da o kademenin yan kademelerinde görev yapan, şu anda 90’lı yaşlarda olan kişilerden bunun hesabını alarak; hasta bedenlere, yaşlı bedenlere işkence etmek, onların cezaevlerinde ölüm sebebiyet vermek 28 Şubatla yüzleşmek demek değildir; bunu araştırmak lazım. Vural Avar’ı Cezaevi İncelemesi Alt Komisyonu üyelerimiz Sevda Erdan Kılıç ve Ali Haydar Hakverdi’yi ziyaret etti. Ziyaretinde kendisinin çok hasta olmasına rağmen, “Buradan yaşlılıktan, hastalıktan değil FETÖ’cülerin kurduğu bu kumpastan davasından beraat etmek için çıkmak isterim.” ifadesini kullanmıştı, o da bu tutanaklara geçsin ve bu yüce çatının altında kalsın.
Yine, Milletvekilimiz Sezgin Tanrıkulu, Anayasa Mahkemesi “Yaşam hakkını tutmadan bu bireysel başvurunun görüşülmesi” yönetiminde bulunmuştu, bunu da bir kez daha kullanmak isterim.
Dün, rahmetli Ali Tatar’ın ölüm yıl dönümüydü; FETÖ’cülerin kendisine çaldığı karaya karşı “Hukuksuzluk hukuk adına saygı gösterilemez.” söyleyerek kendi yaşamına oğul yaşıyor. Ali Tatar’a, Vural Avar’a ve kumpas davalarından dolayı hayatlarını kaybedenler, o hayatlarının sonunda hayatlarını kaybedenleri Allah’tan rahmet, ailelerine bir kez daha başsağlığını diliyoruz.
28 Şubat tutuklularını ben de ziyaret etmiştim. Biz, Silivri Cezaevi karşısında isyanlarını, Silivri Cezaevi cephesinde gördükleri hak mağduriyetini dile getirmiştik ama seslerini duyuramadık. Buradan bir kez daha dile getiriyoruz: Sincan ve Silivri’de ölüme, yaşını geçmiş, ölümle boğuşan bu komutanların cezaevlerinde ölmelerine engel olun.
Cezaevinde, sağlık koşulları ve yaşlılık nedeniyle duramayacak olan tutuklu ve hükümlüler için farklı kucaklanabilir. Bu insanlara çektirdiğiniz zulüm artık yeter diyoruz.
Bugün iyi bir haber aldık, onu da paylaşmamız gerekiyor. Geçen sene, “Montrö Bildirisi” bilinen “Amiraller Bildirisi” olarak bilinen ve 103 amiralin fevkalade korkunç şekilde hedeflendikleri, rütbelerinin söküldüğü, orduevlerinin sokulmasının yasaklandığı, kaldıkları fazlasıyla zorla uzaklaştırıldıkları, kendilerine izinli olan korumaların kendilerinden alınmış bir linç işlemi geçmiştık. Bu bildiri yayınlandığında söylenen sözleri hafızalarımızda. Bu ülkedeki konaklamalarıyla hizmet vermiş amirallere “darbeci” yaftası yapıştırıldı.
Gözaltı işlemleri hukuksuzca uzatıldı ve bugün gelinen noktada hepsi birden beraat ettiler, yargı kararıyla bu bildiriden beraat ettiler. Adalet ve Kalkınma Partisi bir siyasi akılla değil, trol merkeziyle yönetilen bir siyasi parti masraflarını düşürmüştür. Troller sosyal ortamları hedefliyorlar, saldırıyorlar; sonra AK PARTİ’ye müzahir kalemler buraya katıyor, daha sonra AK PARTİ’nin sözcüsü buna gidiyor, daha sonra savcılar, hakimler harekete geçiyor. Sürecin sonunda kim haklı çıktı? Ne oldu? Sürecin sonunda ne oldu? Mahkeme 103’ünü de beraat ettirdi, bakalım şimdi ne diyeceksiniz. O gün 103 tane amirale, mavi vatana “mavi vatan” adını vermişlere, Türkiye’nin mavi vatanla ilgili bütün taktik mezralarını sahip olanlara bu yaftaları yapıştırdınız da en sonunda ne oldu, ona bir yere bakmanız gerekiyor.
Son konum da şu: Pazar günü Halkların Demokratik Partisinin İstanbul İl Eş Başkanı, birlikte milletvekilliği yapıyor Ferhat Encü bir polis tarafından tokatlandı. Görüntüleri gördüm, vicdanım sızladı. Bir partinin il başkanı demek, o partinin o ildeki kurumsal kimlik demektir; oy aldığı 6 milyon kişiyi temsil eder, eş genel başkanlarını temsil eder. Orada atılan o tokat haddizatında sivil siyasete atılmış tokattır. O tokat bir kişiye atılmış tokat değil; 600 milletvekiline, bu Mecliste geçmişte milletvekilliği yapan herkese atılmış tokattır. Ayrıca, Uludere acısıyla, Uludere’yle yüzleşmeyenlerin; Uludere’ye eşini yollayıp taziye verenlerin ama Uludere’yle yüzleşmeyenlerin Uludere’ye attığı tokattır.
Ve bugün için… Dün Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanlarına yapılan abluka sivil siyasete bırakmaktır. Bir partinin genel başkanlığının ilçe binasına girememesi ne demek? Buna izin vermek demek ne demek? Kabul edilebilir tarafı yok. Haziran ayında Zafer Partisinin Genel Başkanı Hatay’a sokulmasında da hükümet Bakanlığının önüne götürüldüğünde de aynı tepkiyi verdi. Kimin başına geldiğine bakın tepkinizi değiştirmeye çalışırsanız, bir partinin ilçe başkanı siyaseten kıymetli, bir partinin eş genel başkanı siyaseten ablukaya alırsa Anayasa’yı elden çıkarın; bu doğru bir yaklaşım değildir. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)
Biz, 6,5 milyon seçmeniyle, kendilerine verilen 6,5 milyon oyla, Meclisteki gruplarıyla Halkların Demokratik Partisine diğer siyasi partiler gibi ayrımsız, eşit saygıyla. Devletin tüm organlarının bu saygıyı duyması hakimin ve Hükûmettekilerin himayesindedir.
Anayasa değişikliği için gerekleri yerineda kapılarını çalıp ya da bu Meclisin geçişinde aynı masanın üzerinde bulundurmak gayet nazik dokunma gelip sonra kameraların önünde demokratik siyasete tokat atmak da abluka yapmak da iki yüzlülüktür. Adalet ve Kalkınma Partisinden, onları bu iki yüzlülüğü terk etmeye davet ediyorum.