Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
EkonomiSON DAKİKA

Türk lirası dolar karşısında değer kaybettikçe bu rakamlar da katlanarak artacak!

Ayhan Altıntaş (Ankara Milletvekili) -Yirmi yıllık AK PARTİ iktidarında enerjide dışa bağımlılığımız giderek artmış. Kalem kalem bakarsanız da bu dışa bağımlılık, birincil enerji tüketiminde yüzde 72, petrolde yüzde 92, doğal gazda ise yüzde 99 seviyesinde. Her doğal gaz zammından önce Karadeniz’de bulunduğu iddia edilen doğal gazlar da bu dışa bağımlılığı henüz azaltamadı. TÜİK’in verilerine göre, ağustos ayında enerji ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 104’lük bir artışla 4,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı raporuna göre, enerji ithalatı bu sene sonunda 40 milyar doların üzerinde gerçekleşecek. Ayrıca bütçe gerekçesine göre de ithalattaki bu artışın 2022, 2023 ve 2024’te de devam edeceği öngörülmektedir; kaldı ki bunlar dolar üzerinden fiyatlar. Türk lirasının değer kaybetmesini önemsemeyenler farkında mı bilmem ama Türk lirası dolar karşısında değer kaybettikçe bu rakamlar da TL bazında katlanacak, katlanarak artacaktır.

Ayrıca, dışa bağımlılık ani bir krizle ülkede doğal gaz yokluğuna sebep olabilecektir, bu nedenle yeterli kapasitede doğalgaz depolamak gibi çözümler kullanılmalıdır. Bakın, ülkemizde toplam 4,5 milyar metreküp kapasiteye sahip yer altı doğal gaz depolama alanı mevcut. 2020’deki doğal gaz tüketimimiz 48 milyar metreküp. Uzmanlara göre bahsi geçen depo en az 16 milyar metreküp olmalıdır, fakat, maalesef, 11 milyar metreküp bile ancak bizim 2023 hedefimiz. AK PARTİ’nin enerji politikaları “ulusal çıkarlarımızı koruyarak enerji arzının güvenliğini ve devamlılığını sağlamak” başlığından sınıfta kalmıştır.

Ayrıca, yine AK PARTİ’nin parti programında “Geleceğin enerjisi olan hidrojen enerjisi konusunda ciddi bilimsel ve teknik projeler başlatılması.” ifadesi geçiyor. Bu projeler yapıldı, sonuçlandı da bizim mi haberimiz yok. Hidrojeni nerede kullanıyoruz?

AK PARTİ’nin parti programından bir başka cümle daha söyleyeyim size: “Özelleştirme ve lisans verme tam anlamıyla şeffaf ve rekabete açık olacak.” deniyor. Yapılan özelleştirmelerin sonuncuda da elektrikte üretimin yaklaşık yüzde 80’i, dağıtım ve faturalandırmanın ise yüzde 100’ü özel sektöre devredilmiştir. İşin ilginci, bu şeffaf ve rekabete açık olacağı söylenen ihaleler hep belli müteahhitlere gitmiş. Hatta daha da ilginci, bu gruplardan bazıları, kamudan en çok iş alan şirketler sıralamasında dünyada ilk sıralarda yer alıyor, o kadar da şanslılar.

Bir diğer ulusal çıkarlarımızı koruma başarısızlığı olarak da enerji sektörü dövize endeksli bir sektör hâline gelmiştir, yurt içi alımları dahi dolar bazında; mesela, YEKDEM kapsamında kömürde 15,82 sent/kWh, biyokütlede 15,72 sent, güneş enerjisinde 14,46 sent, nükleer santrallerde 12,35 sent. Görülüyor ki desteklerimiz hem dolar bazında hem de bol keseden. Örneğin, nükleer enerjide sermaye, işletme ve devreden çıkarma yani atık yönetimi maliyetleri ortalama olarak kilovatsaat başına dünyada 5-6 dolar sent civarında. Biz ise bunun 2 katından fazlasını Akkuyu Santrali için on yıllarca süreyle Ruslara vereceğiz.

Bu ilk santral için “Zarar edelim ama teknolojiyi öğreneceğiz ve böylece ikincisini kendimiz yapacağız.” diye düşünülebilir ama öyle bir durumda yok. Ayrıca az önce YEKDEM kapsamında bahsettiğim fiyatlara dağıtım bedeli, tüketim vergisi, KDV ve mevcut TRT payı gibi kalemler de eklenince kilovatsaatinin fatura bedeli 20-25 sente ulaşıyor, bunu Türk lirasına çevirince daha rahat anlaşılacaktır. Halkımızın önemli bir kısmının bu fiyatlarla elektrik tüketmesi neredeyse imkânsız. Bugün elektrik halka yaklaşık 9 sente faturalandırılıyor. Buna rağmen 2020 yılında 3,7 milyon abonenin elektriği kesilmiş, Aile Bakanımızın açıklamasına göre de 2,1 milyon haneye elektrik fatura desteği verilmiş.

Değerli arkadaşlar, çevreye zarar vermeden, doğa dostu olan yenilenebilir enerjiyi destekliyoruz ama böyle abartılı garantilerle kimi zengin ediyoruz? Kaldı ki, nehir tipi hidroelektrik santrallerin çevreye verdiği zarar da ortada. Parti programınızda yazan “Enerjide çevreye duyarlı olmak.” politikası aklımıza geliyor, buna pek uygun davranmıyorsunuz. Mesela köylüler yapılacak olan santralin müteahhitlerinin doğayı katletmesine itiraz edince kolluk kuvvetlerini vatandaşın üzerine yolluyorsunuz.

Madenler konusuna gelecek olursak; AK PARTİ, programında maden aramadan tüketimine kadar her aşamada çevre bilincinin gözetileceği yazıyor ancak maden arama adı altında doğa ve orman katliamları yapılıyor, bunu pek çok kez gözledik. Kaldı ki, bunca tantanaya rağmen, kayda değer bir kazancımız da yok. Madem politikalarınız tam bir mirasyedilik örneği. Madenlerimizi katma değer elde edip etmediğimize bakmadan nakde dönüştürme çabasındasınız. Afrika’daki sömürgecilik de buydu işte; Afrika’nın madenlerinin ham madde olarak Avrupa’ya taşınmasıydı. Bugün bu sömürgecilik şekil değiştirmiş ve gönüllü olarak ham madde satışına dönüşmüştür. Taş, mermer kayası gibi ham maddeler bile ihraç ediliyor, sonra işlenmiş ürün olarak ithal ediliyor. Değerli arkadaşlar, kendi işleme imkânımız olan madenleri çıkaralım, işleyemediğimiz, katma değer elde edemediğimiz madenleri kesinlikle çıkarmayalım. Bunları işleyecek birikime sahip olduğumuz zaman çıkaralım; çocuklarımızın, torunlarımızın hakkı var onların üzerinde.

Bütçede bir nokta dikkatimi çekti, ona da değinmek istiyorum: Nükleer Düzenleme Kurulu bütçesinde çok yüklü hizmet alımı görülüyor; 220 milyon TL bütçenin 135 milyonu bu alıma gidiyor. Ayrıca bu alımda yıllar içinde sürekli bir artış öngörülüyor, bu neyin hizmet alımı? Radyasyon ve hızlandırıcı teknolojilerine mi yönelik alımlardan bahsediliyor? Değerli iktidar milletvekilleri, burada yaptığımız konuşmaları ve önerilerimizi siz belki dikkatle dinlemiyorsunuz ama muhtemel Cumhurbaşkanlığından dikkatle izleniyor ki bazı önerilerimiz dikkate alındı. Mesela, termik santrallerin bacalarına filtre takılması zorunluluğuna ek süre vermeyin dedik, dinlemediniz, o şekilde geçirdiniz ama bir hafta sonra Sayın Cumhurbaşkanından döndü. Doktora tezinde intihal iddiası olan bir kişinin Boğaziçi Üniversitesinde rektör olmasının doğru olmayacağını söyledik, görevden alınsın dedik, siz dikkate almadınız ama Sayın Cumhurbaşkanı görevden aldı.

Elektrik faturalarında TRT payını kaldırın, kademeli tarifeyi de düşünün dedik, şimdi bunu Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla kanun teklifine koydunuz. Önerilerimizin Cumhurbaşkanlığınca dikkatte alınmasından yola çıkarak yeni bir öneri daha yapacağım: Sayın Cumhurbaşkanı, TEİAŞ’ın özelleştirilmesinden derhâl vazgeçin. Sayın Bakana hitap etmiyorum çünkü bütçe görüşmelerinde Sayın Bakan elektrik iletimi ile dağıtımını aynı gören bir yorum yaptılar. Esasında TEİAŞ, Türkiye’nin enterkonnekte sistemini işleten doğal bir tekeldir. TEİAŞ’ın iletim hatlarının toplam uzunluğu yaklaşık 70 bin kilometredir. Avrupa’nın en uzun iletim hattıdır. Türkiye elektrik sisteminin operatörüdür ve ülkede her noktaya elektriğin sürekli, kesintisiz, güvenilir, sabit frekans ve gerileme sahip olacak şekilde tedarikini sağlamaktadır. Hepsinden öte, TEİAŞ stratejik bir kurumdur.