Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
EkonomiSON DAKİKA

MHP: Türkiye G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen 2’nci ülke olmuştur!

MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay -Küresel para simsarları kur silahıyla, dış ticaret tehditleriyle, yüksek faiz dayatmasıyla, kasıtlı not indirimleriyle Türkiye’yi defalarca hedef almış ve almaya devam etmektedir. Hatırlanacağı üzere, bazı yabancı devlet başkanları Türkiye ekonomisine yönelik “Türkiye ekonomisini mahvedeceğiz.” şeklinde açık tehditler savurdu, 2 Bakanımıza yönelik ambargo uyguladı. Küresel para tetikçileri ve yerli iş birlikçileri ekonomik saldırılara organize bir şekilde devam etmektedir. Bunlar, döviz kurunun ve enflasyonun artmasını amaçlayarak kaos oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Covid-19 salgını nedeniyle son iki yıldır olağanüstü bir dönemden geçmekteyiz. Salgın, dünyada makro ekonomik dengeleri ve küresel ticaretin işleyişini ciddi şekilde sarsmıştır. Salgın nedeniyle tüm dünyada bütçe açıkları, borçluluk, işsizlik ve enflasyonda yüksek artışlar meydana gelmiş, gelir dağılımı eşitsizliği ve yoksulluk artmış, fiyat istikrarı bozulmuştur. Pek çok ülke salgının ekonomik etkilerini hafifletmek için genişletici maliye ve para politikaları uygulamıştır. Dünya ekonomisi aşı çalışmaları ve kısıtlamaların kaldırılmasıyla kısmi bir toparlanmaya girmiştir fakat ekonomik belirsizlikler varlığını korumaktadır.

Türkiye, salgın sürecinde zamanında alınan ekonomik ve mali tedbirler sayesinde ekonomik türbülanstan başarıyla çıkarak diğer ülkelerden olumlu yönde ayrışmıştır. Türkiye, salgın koşullarına rağmen 2020 yılında yüzde 1,8 büyümüş, G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen 2’nci ülke olmuştur ve 2021 yılının birinci, ikinci ve üçüncü çeyreğinde de bu büyüme rakamları devam etmiş ve Türkiye üçüncü çeyrekte de G20 ülkeleri arasında 1’inci sırada yer almıştır. Bütün veriler Türkiye’nin 2021 yılı sonunda OVP’de öngörülen yüzde 9 büyüme tahmininin üzerinde, yüzde 10 civarında büyüyeceğini göstermektedir. Üçüncü çeyrekteki büyümede düşük faiz, artan yatırım, istihdama bağlı üretim ve ihracat artışının olumlu etkisi açıkça görülmektedir.

Coronavirüs salgını nedeniyle artan küresel belirsizlik ve enflasyon kaynaklı sıkıntıların farkındayız. Türkiye arz ve maliyet yönlü yüksek enflasyonla karşı karşıyadır. Dolar başta olmak üzere döviz kuru beklenmedik şekilde artmıştır. Bu nedenle gıda fiyatları başta olmak üzere fahiş fiyat artışları da gözlenmektedir. Vatandaşlarımızın yaşadığı ekonomik sıkıntıları biliyoruz, artan döviz kurlarından kaynaklı şikâyetlerin de farkındayız. Yüksek enflasyon sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde önemli bir sorun olmaya devam etmektedir; mmtia piyasalarındaki dalgalanmalar, enerji ve ham madde fiyatlarındaki hızlı artış, lojistik ve tedarik zincirlerindeki aksaklıklar sorunlu alanlar olarak karşımızı çıkmaktadır fakat güçlü sanayi altyapımız, yetişmiş iş gücümüz, yeniliklere hızlı uyum sağlama kapasitemizle aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Enflasyonla mücadele, arz yönlü yaklaşımı da içeren ekonomik tedbirlerle başarılacaktır. Bu doğrultuda, para ve maliye politikaları uyum içinde sürdürülmeli ve enflasyon tek haneye indirilmelidir; indirileceğine de inanıyoruz.

Hükûmet doğru bir ekonomi politikası uygulamaktadır. Mevcut ekonomi politikaları üzerinden politika yaratmak “Bittik, tükendik, mahvolduk.” demek, felaket tellallığından başka bir şey değildir. Devletimiz bu zorlu süreçte bütün imkânlarıyla vatandaşımızın yanındadır. Sanayi yatırımları ve ihracat rekorlar kırarak artmaktadır, ekonomik büyümedeki artış, ihracat performansındaki rekor yükseliş, sanayi üretimindeki tırmanış ülkemizin salgından kaynaklı türbülanstan güçlenerek çıktığını göstermektedir. Türkiye, düşük faiz, yüksek yatırım, üretim, istihdam ve ihracat yoluyla büyümeye devam edecektir.

Cari dengede yaşanan iyileşme ülkemizin dış finansman ihtiyacındaki azalmaya ve yapısal cari açığın kapatılmasına önemli katkılar sunmuştur. Cari işlemler dengesinin orta ve uzun vadede kalıcı olarak iyileştirilmesi gerekmektedir. Türkiye, salgının küresel arz ve talep üzerindeki etkilerine rağmen 2021 yılının ilk on ayında cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rakamlarına ulaşmıştır. On iki aylık ihracatımız ekim ayı itibarıyla 215 milyar doları aşmıştır. Kasım ayına ilişkin öncü veriler ihracatımızın artarak devam ettiğini göstermektedir. İhracat artışındaki bu başarıda ihracat desteklerinin verimli kullanılması, sanayici ve ihracatçılarımızın yoğun talebe kapasite artırımlarıyla karşılık verebilmeleri ve piyasaya kaliteli mal sunmaları, ayrıca rekabetçi fiyatlarla coğrafi avantajların yerinde kullanılması etkili olmuştur.

Muhterem milletvekilleri, yüksek faizin uzun vadede üretim sistemine hasar vererek ekonomik atılımlarının önünü keseceği, bu durumun işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığına neden olacağı açıktır. Makroekonomik göstergelerdeki gelişmeler gurur ve umut vericidir ancak bunlara ilaveten enflasyonun kaynağı doğru tespit edilerek Türkiye faiz yükünden mutlaka kurtulmalıdır. Yüksek faizden kademeli şekilde vazgeçilerek yatırım, üretim ve istihdamın artırılması ve ithalatta bağımlılığın azaltılması temel politikamız olmalıdır. Yüksek oranlı ve istikrarlı büyümenin sağlanmasında finansmanın sürdürülebilir ve sağlam kaynaklardan temin edilmesi elzemdir.

Türkiye gibi birçok yükselen piyasa ekonomisinin üretim yapısının temelinde yatan ana sorun üretimde kullanılan ham madde ve girdiyle birlikte makine, teçhizat ve enerjideki ithal bağımlılığıdır. Dış kaynaklara olan bağımlılığın azaltılması ve kaynakların gelir artırıcı, istihdam sağlayıcı ve verimlilik potansiyeli yüksek alanlara yönlendirilmesi gerekmektedir. Üretim, ihracat ve inovasyon öncülüğünde büyüme süreci devam ettirilmelidir. Güçlü sanayi altyapımız, yetişmiş iş gücümüz, yeniliklere uyum sağlama kabiliyetimiz buna müsaittir. Kaynak dağılımında adalet ve yetkinlik; hizmet üretiminde verimlilik artırılmalıdır. Bu kapsamda, yatırımcılara ve müteşebbislere yönelik vergi indirimi ve kolaylığı sağlayan programlar hayata geçirilmelidir. Türkiye, katma değerli ve ileri teknolojili üretimde küresel bir üs hâline getirilmelidir.