Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
EkonomiSON DAKİKA

AKP Milletvekillerinin bunlardan haber var mı?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş Milletvekili) -Evet, açlık, yoksulluk geçinememek bu ülkenin temel gündemlerinden birini oluşturmaya devam ediyor ve ne yazık ki her geçen gün aslında tablo gittikçe iç karartan bir hâl almaya da devam ediyor. Normal koşullarda burada, aslında konuşmamız gereken şeylerin çok uzağında şeyler konuşuyoruz. AKP milletvekilleri buraya çıkıyor ve gerçekten pembe tablolar çiziyorlar, ülkeye dair öyle şeyler anlatıyorlar ki hepimiz dönüp “Bu hangi ülke?” diye milletvekili sıralarından birbirimize soruyoruz çünkü bizim yaşadığımız ülke öyle bir ülke değil.

Ben, bizim yaşadığımız, milyonlarca insanın, Türkiye halklarının yaşadığı ülkeyi kısaca size tariflemek istiyorum değerli arkadaşlar. Örneğin, yaşadığımız ülkedeki açlık sınırının 3.093 TL olduğundan iktidar milletvekillerinin haberi var mı? Ya da yoksulluk sınırının 10 bin TL’nin üzerine çıktığından ve buna karşılık Türkiye’de bir ortalama ücrete dönen, neredeyse nüfusun 10 milyondan fazlasının geçim kaynağı, ücreti hâline gelen asgari ücretin de 2.825 TL olduğundan bilgileri var mı acaba? Ben iktidar milletvekillerine bir hafta sonu geçmişte padişahların yaptığı gibi -çünkü Osmanlı özentisi yüksek grupta- tebdilikıyafet pazar çarşı gezmelerini salık veriyorum.

Gerçekten, bir pazara çıkın, bir çarşıya çıkın; acaba bir kilo domates kaç para, bir kilo fasulye kaç para, bir kilo elma kaç para ve 2.825 TL alan bir işçi ailesine ayda bunlardan -kaç kilo demiyorum- kaç tane alabiliyor. Örneğin, 2 çocuklu bir ailedeki bir anne çocuğuna meyve yedirmek istediği zaman 2.825 liralık ücretiyle bu meyveyi nasıl yedirecek? Elektrik faturası, doğal gaz faturası, internet faturası, taksitler ve bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman, aslında geçinemeyeceğini bizler de siz de çok iyi biliyorsunuz.

Bir ay sonra yine Asgari Ücret Tespit Komisyonu yan yana gelecek ve bu ülkede “ortalama ücret” hâline gelen asgari ücreti konuşacak. İşverenler, Hükûmet ve işçi kanadı yan yana gelecek ve tabii ki işverenler ile Hükûmet iş birliği yapacak, işçi tarafı azınlıkta kalacak ve asgari ücreti yine sizler belirleyeceksiniz. Üstelik hangi koşullarda? Yoksulluğun 4 bin ve açlık sınırının 4 bin liraya geldiği Türkiye koşullarında yeni asgari ücreti belirleyeceksiniz. Peki, bu ücreti belirlerken ülkemizde sizin kendi Bakanlığınızın raporuna göre 6 milyon 630 bin hanenin 2020 yılında yardım aldığı bilgisini masanın üzerine koyacak mısınız? Ve sadece bu yardım alanların bir yıl içerisinde 2 katına çıktığını, bir yıl önce 3 milyon 282 bin 975 kişi olduğunu ama bir yıl sonra 6 milyona çıktığı bilgisini masaya koyacak mısınız? Bunlardan çok daha önemli olan bir şey, ülkemizdeki asgari ücretle çalışanların oranının nüfusa oranının yüzde 57 ama AB üyelerindeki bu oranın ortalama yüzde 9 olduğu bilgisini göz önünde bulunduracak mısınız? Yunanistan’da yüzde 4, Danimarka’da, Hollanda’da, İsveç’te yüzde 3’le çalışıyor yani asgari ücretlilerin oranı yüzde 3, ülkemizde yüzde 57 değerli arkadaşlar.

Yani bu toplumun çalışanlarının yüzde 57’si 2.825 TL ücret alıyor, üstelik bu artık vasıfsız işlere verilen bir ücret değil; artık mühendisler, artık üniversite mezunları, dört yıllık fakülte mezunları da ne yazık ki bu ücretlerle işe başlıyorlar.

Diğer bir mesele, yıllık gıda enflasyonu değerli arkadaşlar. Bakın, yüzde 27,4’e çıkmış. Birçok OECD ülkesinde gıda enflasyonu negatif ilerliyor, bunu biliyor musunuz? Lokantalardaki fiyatlar nasıl? Yüzde 25… Siz hiç lokantaya gidiyorsunuz? Mesela, Meclis lokantası dışındaki lokantalarda yemek yiyor musunuz? Düşünüyor musunuz, sizin mahallenizde oturan herhangi biri, herhangi bir işçi Ahmet, işçi Nimet gelip bu lokantadan yemek yiyebilir mi? Hiç böyle düşündünüz mü? O lokantalara bir işçinin gözüyle hiç baktınız mı, bir dar gelirlinin gözüyle baktınız mı, bir emeklinin gözüyle baktınız mı? Siz, bu ülkede kaç milyon insanın lokantaların önünden geçerken yutkunduğunu biliyor musunuz? Siz kaç milyon insanın çocuğuna et yediremediği için, meyve yediremediği için, manavların önünden geçilmediğini biliyor musunuz?

Hayır, bilmiyorsunuz. Niye bilmiyorsunuz? Eğer bilseydiniz Sayın Vekil, eğer bilseydiniz, bunu değiştirmek için bir şey yapardınız, eğer bilseydiniz bu ülkedeki bu zamları, bu fahiş fiyatları aşağı çekmek için bir şey yapardınız.

Bakın, Türkiye’de gıda enflasyonu neden bu kadar yüksek? Çünkü dolarizasyon var çünkü kur almış başını gidiyor çünkü siz gübreyi ithal ediyorsunuz ve bu çiftçi bu gübreyi o parayla, o yüksek fiyattan alıyor, tarlasına atıyor, maliyetler tavan yapıyor. Üretim olur mu? Bakın, biz artık buğdayı bile ithal ediyoruz, buğdayı. Bu ülke hani kendi başına yeten 7 ülkeden biriydi? Hani tarımda biz dünya 1’incisiydik? Nerede kaldı? Çiftçi üretmiyor. Niye üretsin ki? Ben olsam ben de üretmem. Sizin ithal getirdiğiniz çok daha ucuz. Niye boşuna emek harcasın ki?

Siz bu ülkeyi on dokuz yılda yoksulluğa, işsizliğe mahkûm ettiniz ve insanların artık gece yatağa aç girmesinin nedeni sizsiniz. Biz bu düzeni değiştireceğiz.